Beştepe’de Uçum’dan başka hukuk danışmanı yok mu?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Mehmet Uçum, TİP Milletvekili Can Atalay’ın 30 Ocak 2024 günü milletvekilliğinin düşürülmesinin “yok hükmünde” olduğuna karar veren Anayasa Mahkemesi’ne Beştepe’den salladığı parmağıyla, haddini, hududunu bildirdi “AYM kararının icra etkisi yok” dedi.
Uçum, TBMM’de “milletvekilliğini düşürme merasimi tamamlanmıştır, milletvekilliği düşmüştür” diyerek de son noktayı koyuyor, AYM’nin TBMM’deki merasimi göz ardı etmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor.
Uçum hukukçu biliyorsunuz, Beştepe’de Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili. Bunun altını şunun için çiziyorum, hukukçu olan Uçum Anayasa Mahkemesi’ne “icra yetkisi yok” diyor ama Anayasamız, AYM kararlarının icra yetkisi olan ve olmayan bütün kamu kurumlarını ve herkesi bağladığını söylüyor.
Hiçbir farklı yoruma imkân vermeyen, son derece açık, net olan 153. Maddesinde şöyle diyor:
“Anayasa Mahkemesi’nin kararları Resmi Gazetede yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diyor.
158. Maddesinde de diyor ki:
“Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.”
Anayasa’ya göre AYM kararları Resmi Gazete’de yayınlanır, yayınladıktan sonra da ağasını da paşasını da bağlar, kararın gereği ilgili her kurum onun icrası aynen yapar, yerine getirir diyor.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, 4’e karşı 10 oyla verdiği kararının gerekçesinde, yüksek mahkemenin 25 Ekim 2023 tarihinde verdiği ‘hak ihlali’ kararı sonrasında Can Atalay ile ilgili kesinleşen bir hükmün varlığından söz etmenin hukuken mümkün olmadığının altını çiziyor ve bir kez daha AYM kararlarının bağlayıcılığı ikazında bulunuyor, diyor ki:
“Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dâhil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır.” (22. Paragraf)
AYM, Mehmet Uçum’un ifadesiyle TBMM’de yapılan merasimle ilgili şöyle diyor:
“TBMM Genel Kurulunda okunan metinde yer alan Dairenin 3/1/2024 tarihli ve 2024/1 Değişik İş sayılı kararı da Anayasa Mahkemesinin anılan bireysel başvuru kararına uyulmasına yer olmadığına ilişkin Türk hukukunda verilmesi mümkün olmayan, Anayasa’nın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karardır. Dolayısıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY ile ilgili kesin bir mahkûmiyet içermediği açık olan kararlara yer verilen Daire yazısının TBMM Genel Kurulunda okunmasıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY’ın milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilmiş ve böylece fiilî (de facto) bir durum oluşturulmuştur.” (25. Paragraf)
Anayasa Mahkemesi diyor ki, “vekilliğin düşürülmesi merasimi” Anayasa’nın tamamen dışındadır ve hukuki dayanağı yoktur.
Can Atalay hala milletvekilidir.
30 Ocak 2023 günü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yapacağı tek doğru şey vardı, o da AYM kararına uymak, Meclis’e “AYM kararının Mahkeme tarafından uygulanmasını bekliyoruz” diye tezkere göndermekti. Hukuken yapılması gereken buydu, Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi merasimini yapmak değildi.
***
Bu durumda Anayasa’nın tartışmaya kapalı 153 ve 154’üncü maddelerine ne diyor Uçum?
Bu iki madde Anayasa’da yazılı duruyor.
Elbette nasıl olsa ülkemiz anayasal bir devlet olmadığı için Mehmet Uçum bunu da izah eder, anlatır. Çünkü Mehmet Uçum için öncelik hukuk değil, bunu zaten biliyoruz, onun önceliği siyaset, dolayısıyla Beştepe’nin siyaseten işine gelecek yorum neyse onu yapıyor. Bundan yana bir kuşku yok. Ama üzgünüm; sözlerini baştan aşağı ‘milli yargı, yerli yargı’ kavramlarıyla süslese de Uçum’un getireceği yorumun hukuki hiçbir değeri olmaz.
Anayasa’da 153. Madde yazılı olduğu müddetçe, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bağlayıcı olduğu gerçeği de varlığını sürdürecek. AK Parti AYM’nin kararlarına uymadığında hukuk ihlali yapmış olacak, Anayasa’yı ihlal etmiş olacak. Gerçek bu.
Can Atalay üzerinden Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında yaşanan yargı krizi, Türkiye’nin anayasası olan ama anayasal bir devlet olmadığının en somut örneği oldu.
***
Düşünün ki Yargıtay kendi verdiği “AYM kararları Yargıtay’ı da bağlar” (No. 469-132, gün 28.04.2015) hükmünün üzerine basa basa Anayasa Mahkemesi’ne savaş açtı, AYM’nin kararlarına uymayı açıktan reddetti, Anayasa Mahkemesi’nin söylemlerinin “terör örgütleriyle uyumlu” olduğunu söyleyebildi. Daha da öteye gitti, Anayasa Mahkemesi bu gidişle terör örgütü liderlerine Meclis’in yolunu açabilir dedi.
Bugün yerel mahkemeler, iktidarın takibinde olan davalarla ilgili verdikleri kararlar Anayasa Mahkemesi’nden döndüğünde, Anayasa Mahkemesi’ni “yetki aşımı” yapmakla itham edebiliyorlar.
AYM kararlarının, AİHM kararlarının uygulanmadığı, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne açıktan savaş açtığı bir ülkenin anayasal bir devlet olduğunu söylemek mümkün mü?
Bir Anayasamız var, evet, o kadar.
***
Benim bugün asıl yazmak istediğim husus şu. Mehmet Uçum’un yaptığı bu son açıklama bana yazımın başlığındaki soruyu sordurdu.
Beştepe’de bir dünya dolusu başdanışman var, Mehmet Uçum Erdoğan’ın tek başdanışmanı değil. Ayrıca Uçum hukukçu kimliğe sahip tek başdanışman da değil.
Ayrıca yaptığı acıkmalar başdanışmanlık eşiğini aşıyor, “not edildi, kaydedildi, devlet haddini bildirir” diyor parmak sallıyor, AİHM kararları bağlayıcı değil, yönlendiricidir diyor… İktidarın yakından takip ettiği dava dosyalarıyla ilgili mahkemelerden önce çıkıp görüş (karar) açıklıyor, nasıl hüküm olması gerektiğini söylüyor.
Mesela Uçum 17 Aralık 2022 tarihinde katıldığı bir televizyon programında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen mahkûmiyet ve siyasi yasak kararının İstinaf Mahkemesi’nden de Yargıtay’dan da dönmeyeceğini açıklamıştı:
“Yargı süreci devam ediyor. Nihayetinde Yargıtay son sözü söyleyecektir. Yerel mahkemenin kararı yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında muhtemelen onaylanır.”
Şimdi bu açıklamayı duyan, üzerlerinde HSK kılıcının sallandığı hakimler ne düşünür?
Onlarca örnek yazarım ama bir örnek daha.
Hatırlarsanız Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Külliye’de yaptığı görüşmenin ardından, Erdoğan’ın “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” şikayetinde bulunduğunu anlatmıştı.
Mehmet Uçum çıktı "Türkiye'nin sosyolojik ve siyasi istikrarının güvencesi 50+1 kuralından halk vazgeçmez" dedi ve tartışmayı bitirdi. (18.11.2021)
AYM’ye de had bildiriyor, YSK’ya da, hakimlere de… AK Partili milletvekillerine de…
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde çıktığı bir televizyon programında “2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur” demişti. Akıllara ziyan bu sözlere de Beştepe’deki diğer danışmanlardan bir itiraz gelmedi, “bu nasıl sözler” diyen çıkmadı.
Beştepe’deki başdanışmanlardan biri de çıkıp bir şey söylemiyor. En basit örnek Uçum’un “AYM kararının icra etkisi yok” sözüne Anayasa’nın 153. Maddesini hatırlatacak bir tane başdanışman yok mu Beştepe’de…
Bu gerçekten tuhaf bir durum değil mi?
Yok mu burada bir anormallik.